Diğer

Otuz Üç Yıllık İstanbullunun Urla’daki İlk İki Yılı

Spread the love

Twitter’dan takip edenler bilir, Kasım ayının başında Urla’daki 2. yılımı doldurdum. 33 yıllık İstanbul yaşantımdan sonra yeni bir maceraya atılmamın üzerinden 2 yıl geçmiş. Bu sürede Urla’daki yaşantımla ilgili birçok soru aldım. Bu soruları bir yazıda toplamanın faydalı olacağını düşündüm ve 23 soruluk bir yazı hazırladım.

Not: Bu yazıya başlamadan önce kurumsal hayattan ayrıldığımda yazdığım yazıyı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Arka arkaya okuduğunuzda daha bütün bir resim ortaya çıkabilir.

Neden bu kararı verdin?

Kurumsal hayattan ayrılırken de bu soru sorulmuştu, İstanbul’dan taşınırken de. Gayet doğal. İnsanın aklına ilk olarak bu soru geliyor: Neden? Çünkü trafiğinden ve kalabalığından çok bunalmıştım. 4-5 sene öncesine kadar “İstanbul dışında nasıl yaşanır ki?” diyorken artık “İstanbul’da nasıl yaşanır?” demeye başlamıştım. Eğlenmek için yola çıktığım yere vardığımda stresle dolmuş durumda oluyordum. Özetle, yaş aldıkça daha sakin bir yaşam istemeye başladığım için şehir değiştirme kararı aldım.

Seni ne cesaretlendirdi?

İstanbul’dan gidip de geri dönen hiçbir arkadaşımın olmaması ve internetten okuduğum benzer hikayelerin beni cesaretlendirdiğini söyleyebilirim. Bu planımı söylediğimde çevremden aldığım olumlu tepkilerin de payını inkar edemem.

Eşini ve aileni ikna etmen gerekti mi?

Annemle babam hayatım boyunca aldığım kararların neredeyse hepsinde yanımda ve arkamda oldular. Bu yüzden onlara minnettarım. Beni bu kadar özgür yetiştirmeselerdi belki de şu anki mutlu hayatıma sahip olamayacaktım.

Eşimle olan süreç ise biraz daha farklı gelişti. Başlarda gönüllü olmamasına rağmen hayallerimi anlattıkça en az benim kadar hevesli hale geldi ve aklında hiçbir soru işareti kalmadan yolculuğuma ortak oldu.

Bu kararı alırken çocuklu olmak ve olmamak arasındaki fark düşünüldüğünden küçük mü?

Şu an çocuk sahibi olmadığım için kendi bakış açımla bir yorum yapmam mümkün değil ama tahminlerimi paylaşabilirim. Çocuğunuz varsa planlarınızın üzerine daha çok düşünmek gerekebilir. Buraya alışabilecek mi, uyum sağlayabilecek mi… Ama eğer daha aklının erdiği yaşlarda değilse burada çok güzel bir çocukluk geçirecektir. Ek olarak, 2 çocuk sahibi bir arkadaşımın Ankara’dan buraya taşındığını ve şu an çok mutlu olduğunu da belirtmek isterim.

Şehir değiştirmek için birikim gerekli mi?

Güvendiğiniz bir gelir modeliniz varsa hayır ancak “oraya gittiğimde bulurum bir yolunu” diyorsanız sizi birkaç sene idare edebilecek birikiminiz olmalı bence.

Bir anda çevren ve düzenin değişince alışması zor olmadı mı?

Hiç. Alışma sürecinin ne istediğini bilmekle çok ilgisi olduğunu düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse: Sakinlik aradığına emin olan biri, sakin bir yere taşındığında zorluk çekmez. Ama bundan çok emin olmadan hareket eden biri, kış mevsimi geldiğinde “Hiç hareket yok buralarda” deyip mutsuz olabilir. Bu yüzden gerçekten ne istediğine karar vermeden ve yerleşilecek muhitleri sorup soruşturmadan hareket etmemek gerek.

Nasıl geçiniyorsun? Geçim sıkıntısı yaşıyor musun?

Parasız gelmedim buraya. Beni birkaç sene idare edecek 10 yıllık birikimim vardı. Gelirim tek bir yerden değil. Stok fotoğrafçılığı yapıyorum. Yapı malzemesi sattım bir ara. Birikimim dolarda, yani değerini koruyor ve kısmen artıyor. Şimdi tablo satmayı deneyeceğim ve yeni yatırımlar yapmak için yakında harekete geçeceğim. Eşim de çizim yeteneğini vektörel çizimlerde kullanarak bana destek veriyor, gibi gibi… Büyük beklentilerimin olmamasından dolayı geçim sıkıntısı yaşamıyorum.

İlk aşamada daha çok çalışman gerekti mi?

Yaptığım ve planladığım gelir modelleri gereği hayır. 9-6 mesaili bir işte çalışan ve günde 3 saatini yolda geçiren birinin zaten daha çok çalışma ihtimali düşük. :)

Neler yapıyorsun?

Birçok şey. İnsanlar uzun yıllar kurumsal hayatta çalışınca o alandan çıkıldığında sanki yapılacak bir şey bulunamazmış gibi düşünüyor. Hiç öyle değil. İnsan isteyince buluyor.

Koşuyorum, geziyorum, bisiklete biniyorum, doğa temizliği yapıyorum (pandemi sürecinde ara verdim), kitap okuyorum, yazları yüzüyorum, fotoğraf çekiyorum, arkadaşlarımı misafir ediyorum, ikinci üniversitemi okuyorum, yeni insanlarla tanışıyorum, yatırım yapıyorum, kitap söyleşilerine katılıyorum, PlayStation’da oyun oynuyorum, kısacası çok keyif alıyorum. İnanın bazen 24 saat yetmiyor bile.

Hiç pişman oldun mu?

Evet, ama neden daha önce yapmadım diye pişman oldum. Bu da işin latifesi tabii. Maddi olarak güçlü duruma gelebilmem için “işte şimdi oldu” diyeceğim güne kadar beklemem gerekiyordu. O gün gelince de harekete geçtim. Her seferinde iyi ki bu kararı vermişim diyorum.

Mutlu musun?

Bir bütün olarak baktığımda bundan daha mutlu olduğum bir dönem hatırlamıyorum. İş hayatındayken şu anki gelirimden çok daha fazla kazanıyordum ama bu kadar mutlu değildim. Kazandığım parayı huzur içinde harcayamadıktan sonra bir anlamı kalmıyordu bana göre. Şimdi ise hem kendime zaman ayırabiliyorum hem de hayatımı idame ettirecek kadar para kazanıyorum.

Zorlukları neler?

Kişiden kişiye değişebilecek bir durum. Çocuğunuz varsa çocuğunuz yeni düzene alışamayabilir. Evliyseniz eşiniz pişman olabilir. Bunlar size bağlı olmayan zorluklar. Size bağlı olanlarda ise işler istediğiniz gibi gitmeyebilir. Maddi anlamda zorluk yaşayabilirsiniz. Eğer sakin bir yere taşındıysanız bir süre sonra sakinliğin aslında size göre olmadığını anlayabilirsiniz… Bunun gibi durumlar karşınıza zorluk olarak çıkabilir.

Çevre edinebildin mi?

Bu konu İstanbul’a göre çok daha kolay. Gittiğiniz çay bahçesinde, doğayı temizlerken, bisiklet sürerken yeni insanlarla tanışabiliyorsunuz. İnsanlar daha stressiz, daha yavaş bir hayata sahip oldukları için daha güler yüzlüler. Bu yüzden de iletişime daha açıklar. Mesela esnaflar da cana yakın. Her gittiğimiz yerde ahbap ediniyoruz neredeyse.

Pahalılık nasıl?

Konu başlığına göre değişiyor. Mesela ulaşım konusunda İzmir daha pahalıyken sağlık, kira ve eğlence açısından daha ucuz. Ben denizin dibinde bir çayı 1,5 TL’ye içebiliyorum mesela. Market, faturalar gibi konularda ise iki şehir arasında fark yok.

İnsanlar nasıl?

Bu konuya çevre edinmeyle ilgili başlıkta değinmiş oldum aslında. Stresin daha az olması ve hayatı daha yavaş yaşamak buradaki insanlara pozitif yansıyor. Absürt olayla karşılaşmadım mı hiç? Tabii ki karşılaşıyorum. İnsanın olduğu her yerde absürtlük var, nereye giderseniz gidin. Burada beni şaşırtan nokta, sahili düşündüğümden daha kirli bulmam olmuştu. Öyle rezalet durumda değil ancak buradaki insanların çevre kirliliğine daha duyarlı olmasını beklerdim.

Peki ya sosyal hayat nasıl?

Sosyallikten ne beklediğinize göre değişir. İzmir merkezde zaten her şeyi bulabilirsiniz. Urla açısından bakacak olursam da deniz kenarında çay içebileceğiniz yerler, rakınızı götürüp balık yiyebileceğiniz mekanlar, yeşillikler içinde kahvaltı yapabileceğiniz yerler, yazın denize girebileceğiniz koylar, gidebileceğiniz çeşitli kurslar, sanatsal çalışmaların sergilendiği bir cadde, merkezine doğru ilçenin tek AVM’sinde gezmek gibi birçok sosyallik bulabilirsiniz.

İstanbul’u özlüyor musun?

Şehri hiç özlemiyorum. Ailemi özlüyordum ama annem ile babam 1 ay önce benim 4 km yakınıma taşındılar. Şu an sadece ablam kaldı İstanbul’da, o da yakında taşınmayı düşünüyor. Bir de arkadaş faktörü var ama onlarla da ya Urla’da ya da nadiren İstanbul’a gittiğimde bir şekilde görüşüyorum zaten. Bu faktörler dışında İstanbul’u bundan sonra hiç görmesem bile olur.

Günün kaç saati internet, kaç saati Urla? Urlalı oldun mu? Yoksa yaşadığın yer Urla mı?

İşim stok fotoğrafçılığı olunca bilgisayar başında epey zamanım geçiyor. Ama çalışma masamdan denizi görebildiğim için aslında çalışırken bile yaşıyorum Urla’yı. Köşe bucak gezebildiğimde daha çok Urlalı olacağım. Doğup büyüdüğüm yermiş gibi seviyorum Urla ve İzmir’i.

Mevsimler nasıl geçiyor?

Yaşadığım yer merkeze göre 3-4 derece daha serin. Kış akşamları soğuk oluyor ancak oturduğum eve henüz doğalgaz bağlatmadığım için 2 kış mevsimini UFO ile geçirebildik.

Yaz mevsimleri ise rüzgarı bol olan bir yerin avantajıyla çok bunaltıcı olmuyor. Yani mevsim itibarıyla da avantajlı bir yer diyebilirim.

Geleceğe dair endişen var mı?

Yok. Buraya taşınırken “Başaramazsam en fazla ne olabilir ki? Tekrar eski düzenime dönerim ama en azından denemiş olurum.” diyordum. Hiçbir zaman çok fazla para kazanmak, lüks içinde yaşamak gibi bir hayalim olmadığı için geleceğe dair endişem yok (ülkenin durumu dışında). Bundan sonraki tek hedefim elimde olmayan sorunları olabildiğince az önemseyip, elimdeki imkanlarla elde edebileceğim maksimum huzuru elde etmek.

Urla nasıl bir yer?

Öncelikle çok büyük bir yer. :) Çoğu yeri hala gezilmeyi bekliyor. Araba aldığımda çok daha fazlasını keşfedeceğimi düşünüyorum.

Sakin, zamanın yavaş aktığı, huzurlu, insanların uzaklardan bile geldikleri bir devlet hastanesine sahip, komşuları Çeşme ve Güzelbahçe’ye göre daha hesaplı, yeşili ve mavisi bol, merkezinde güzel bir Sanat Sokağı olan, kaliteli özel okulları ve İYTE’yi içinde barındıran, çoğu yerinde denizi serin bir ilçe olarak özetleyebilirim.

Ek olarak Sığacık, Çeşmealtı, Seferihisar, Güzelbahçe, Karaburun, Çeşme, Foça, Dikili, Bergama, Şirince, Kuşadası gibi yerlere 15 dakika – 1,5 saat gibi sürelerde ulaşabilmek çok müthiş bir ayrıcalık.

Bundan sonraki planların neler?

Fotoğrafçılık gelirimi artırmak, evde küçük bir fotoğraf stüdyosu oluşturmak, yeni yatırımlar yapmak, araba almak ve bu sayede daha rahat gezmek, en ama en önemlisi ise şu an sahip olduğum huzuru korumak bundan sonraki hedeflerim arasında.

Benzer düşüncede olanlara tavsiyelerin var mı?

Naçizane var tabii ki. Aslında yukarıda satır aralarında bazı tavsiyelerde bulundum ama bu başlık bir toparlama mahiyetinde iyi olabilir. Sıralamak gerekirse;

  • Eğer sizi 1-2 yıl idare edebilecek birikiminiz yoksa gelir modeli oluşturmadan böyle bir maceraya atılmayın. Bu şekilde gelirseniz çözüm bulamazsınız manasında demiyorum. Sadece stres olmayın diyedir bu tavsiyem.
  • Çocuğunuz varsa planlarınızın üzerine daha çok düşünün. Buraya alışabilecek mi, uyum sağlayabilecek mi… Ama eğer daha aklının erdiği yaşlarda değilse burada çok güzel bir çocukluk geçirecektir.
  • Kalabalık bir yerde yaşayacağınıza sakin bir yerde yaşayıp aynı zamanda kolayca kalabalığa karışabileceğiniz yerleri tercih edin. Yani ne merkezde olun, ne de köye yerleşin.
  • Taşınacak yeri aşağı yukarı belirlediğinizde orada uzun yıllardır oturan kişilerden bilgi almaya çalışın. Uzun yıllardır oturan kişiler bile orayı övüyorsa orası muhtemelen yaşanabilecek bir yerdir.
  • Esnaftan da bilgi alın. Esnaflar gün içerisinde kaç kişiyle muhatap oluyorlar, her çeşit insanla karşı karşıya geliyorlar. Bir bakıma oradaki halkın psikolojik durumunun bir ortalaması gibi düşünebiliriz esnafları. Esnaf bile mutluysa oranın halkı mutludur. Tabii bu benim teorim.

Bu yazım umarım biraz olsun fikir verebilmiştir. Dilerseniz daha fazla kişiye ulaşması için yazıyı paylaşabilirsiniz. Bunlar dışında bir sorunuz olması durumunda bana ulaşabilirsiniz. Twitter’dan takip etmek isterseniz de buradayım, tıklayın: https://twitter.com/AkinOzcan85

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir gün belki buralarda komşu oluruz. :) Görüşmek üzere.


ÖNERDİĞİM EĞİTİMLER

Stok Fotoğrafçılık Eğitimi: Sıfır durumda iseniz iyi bir başlangıç için, belirli bir yere geldiyseniz de daha doğru ilerleyebilmek için tavsiye edebileceğim bir eğitim. Başlığa veya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Etsy Dijital Ürün Satışı Eğitimi (Sıfırdan İleri Seviyeye): Fotoğraflarınızı, tasarımlarınızı veya diğer dijital ürünlerinizi Etsy’de satmak için kılavuz olacak güzel bir eğitim. Başlığa veya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Akin Ozcan

1985 yılının Aralık ayında Akın Özcan olarak dünyaya geldim. 2003'te Pertevniyal Anadolu Lisesi'nden, 2007'de İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü'nden mezun oldum. Askerlik görevimi yerine getirdikten sonra 2008 yılında Finansbank’ın ADK Pazarlama departmanında başladığım profesyonel yaşamıma, Turkcell Global Bilgi, DenizBank ve Bilyoner.com'un dijital pazarlama ve sosyal medya departmanlarında görev alarak devam ettim. Son olarak Findeks.com'un dijital pazarlama departmanında da 2 yıl çalıştıktan sonra 9 yıllık kurumsal iş hayatımı 30 Mart 2018'de noktaladım. Bugüne kadar web sitesi yönetimi, dijital proje yönetimi, içerik pazarlaması, Google ve sosyal medya reklam yönetimi, medya planlama, sosyal medya içerik yönetimi, viral pazarlama, e-mail ve SMS pazarlaması, performans pazarlaması, PR ve offline pazarlama görevlerinde yer aldım. Şu anda ise stok fotoğrafçılığı yapıyorum. Aynı zamanda da 7 yıllık yazarlık kariyerimi şu an bulunduğunuz blogumda sürdürüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.