Tüm dünya içerik pazarlamasının önemi konusunda ikna olmuş durumda ancak atılan adımlar hala çok küçük. Ben bunu normal karşılıyorum ve 2014’ü antrenmanla geçiren markaların 2015’i çok daha verimli kullanacağını düşünüyorum.
Bunun ilk güzel örneğini, yurt dışındaki yaratıcılığını gerçek zamanlı iletişimleriyle kanıtlayan Oreo (2013 Super Bowl maçındaki elektrik kesintisinden kısa bir süre sonra Oreo’nun attığı tweet’i aşağıda görebilirsiniz) ile gördük.
“İçerik Pazarlaması Nedir? Nasıl Yapılır?” yazısını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Oreo, Türkiye’deki iletişimi ile de içerik pazarlamasında çok başarılı olmak ve konuşulmak için “Yarışma sonunda kazananlara 10 adet bisküvi paketi” gibi ucuna havuç koyulan kampanyaların şart olmadığını hepimize gösterdi. Peki bu içerik pazarlaması nasıl başarılı oldu? En önemli noktalara bir göz atalım:
1) Hedef Kitleyi Tanımak
Oreo yabancı ülkelerde çok tutulan bir marka ancak Türkiye pazarında kaliteli bisküvi yapan çok çetin rakipleri var. Üstelik fiyatı da rakiplerinin üzerinde. Bu şartlar altında Türkiye pazarına girerken “ben geldiiim” demesi yeterli olmayacaktı.
Hedef kitle, çok büyük geçmişe sahip büyük bisküvi markalarının, her geçen yıl çıkardığı yeni ürünlerden dolayı bisküvi konusunda çok fazla tecrübeye sahipti. Belli bir ağız tadı oturmuştu ve alışkanlıkları değiştirmek çok kolay değildi. Bunun farkında olan Oreo, olaya farklı bir açıdan yaklaştı.
Sıkça yapılan içerik pazarlaması hatalarını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
2) Duygulara Dokunmak
Türkiye’de memleket sevgisinin birçok duygudan daha kuvvetli olduğunu dikkate alan marka, bu duyguya hitap ederek insanları tam kalbinden vurdu. İstanbul ile başlayan şehir bazındaki görsel paylaşımlar; İzmir, Sivas, Erzurum ile devam etti. Kendi memleketleri ile yapılan çalışmaları gören insanlar, farkında olmadan Oreo ile duygusal bir bağ kurmuştu bile.
3) Paylaşılabilir İçerik
Duygulara dokunduktan sonra paylaşılabilir olmak kaçınılmaz. Oreo’nun içeriklerinde hem espri unsuru hem de yerelleştirilmiş iletişim olduğu için bu görseller kişiden kişiye, ağızdan ağıza yayıldı. Çok büyük paralar harcayarak erişebileceği kitleye, organik yayılım ile kısa sürede erişmiş oldu. İnsanlarda “Oreo bizden biri” algısını yarattı.
İçerik pazarlaması ile ilgili diğer yazılar için buraya tıklayabilirsiniz.
4) Özgün İçerik
İnternette çok fazla içerik tüketilmesinden, hatta bir kısmının birbirinin kopyası olmasından dolayı bir süre sonra bu içeriklerin etkisi ve farkındalığı sıfıra yaklaşıyor. Bu noktada da özgün içeriğin önemi ön plana çıkıyor. Oreo’nun da bu açıdan da başarılı olduğunu görüyoruz.
5) Kullanılabilir İçerik
Bu belki de içerik pazarlamasındaki en zor kısımlardan biri. İnsanlar sizin içeriğinizi beğenebilir, onları paylaşabilir ancak o içeriği kullandırmak her zaman kolay değildir. Oreo bunu da başardı. Komedi unsuru ile yerelleştirilmiş iletişimi birleştiren Oreo görsellerini kullanıcılar da kullanmaya başladı. Bu da tabii organik yayılımın katlanarak artmasını sağladı.
Bonus: Marka Kardeşliği
Bu aslında ekstra bir durum oldu. :) Oreo’nun başarılı iletişimini gören ve kendi ürünü ile özdeşleştirebileceği bir noktayı bulan Çaykur, Twitter hesabından Oreo’ya verdiği cevapla hem kendi açısından hem de Oreo açısından başarılı bir hamle yapmış oldu.